5 Eylül Cumartesi 14:00 Büyülü Fener Salon 2 

Çoğu zaman anılar ve kişiler üzerinden tanımladığımız ev, sağlam, koruyucu ve kalıcı mıdır yoksa geçici ve soyut mu? Kaçılacak bir yer midir, sığınılacak bir yer mi? Yoksa gittiğimiz her yere bizimle gelen bir hissiyat mı? Bir yanda milyonlarca insanın güvenli bir ev bulabilmek için ölümcül yolculuklar yaptığı, bir yandan da uzayda yaşanabilecek yeni gezegenler keşfedildiği bir dönemde, bu sorular, Türkiye’den ABD'ye taşınan bir yönetmenin kişisel sorgulamasından daha fazlasının cevaplarını arıyor. Suriye'deki savaş yüzünden evlerinden edilip Florida’ya yerleştirilen Fatima ve Huda da bu arayışa katılarak, yabancı bir yerde yeni bir ev kurmanın, sevdiklerini geride bırakmanın ve hatıralarla bugünün iç içe geçmesinin ne demek olduğu üzerine, kendi sözlerini söylüyor.

“Women’s Country”, follows the director’s everlasting search for the meaning of home. Often defined by memories and people, is it transient or stable? And can it be tied to a location? In an era where thousands of people are making perilous journeys to find a safe home while others discover new habitable planets in space, these questions cover more than the personal questioning of a Turkish filmmaker moving to the USA. Displaced by the war in Syria and resettled in Florida, USA, Fatima and Huda join her in the exploration of what does it mean to build a new home; to leave things and people behind, by choice or not, and how the past is weaved into the present.