36. Ankara Film Festivali’nde Ulusal Uzun Film Yarışması, Tunç Davut’un “Kesilmiş Bir Ağaç Gibi” ve Hasan Tolga Pulat’ın “Parçalı Yıllar” filmlerinin gösterimiyle başladı.

Parçalı Yıllar

Yönetmen ve senarist Hasan Tolga Pulat, oyuncular Yetkin Dikinciler, Mine Çayıroğlu, Levent Özdilek, Tuncay Kaymaz, İlkin Tüfekçi ile yapımcı Tayfun Burus’un katıldığı “Parçalı Yıllar” söyleşisi, filmin senaryo gücü ve karakterlerin yaşadığı ahlaki mücadele üzerine yoğunlaştı.

Yönetmen Hasan Tolga Pulat, o dönemin yapımcılarının ve yönetmenlerinin çoğunu tanıdığını belirterek, sinema tarihinin zorlu bir dönemini ele aldıklarını söyledi. Pulat, dönemin yönetmenlerinin ve senaristlerinin farklı isimler kullanarak film çektiklerini vurguladı: "Yönetmenler ismini değiştirerek bu filmleri çektiler. Yapımcılar isimlerini değiştirerek bu filmleri yaptılar... Müthiş bir şey var. İki yüzlülük var bir yandan da.". 

Yetkin Dikinciler senaryonun gücünü vurgulayarak, "Bir oyuncu olarak insan çok nadir böyle çok heyecan verici güzel senaryolar okuyabiliyor" dedi. Dikinciler, filmdeki hikâyenin ve ele alınan meselelerin derinliğini överek, bunun Pulat’ın güçlü vizyonunun ve yazarlık yeteneğinin bir yansıması olduğunu belirtti.

Dikinciler, filmin ana temasını oluşturan ahlaki sorgulamayı, küreselleşen dünyanın aradan kaldırılan sınırlarının etrafımıza "oyun alanı mahpushanesi oluşturmasından" şikayetçi olan bir insanın isyanı olarak ele aldığını anlattı. Dikinciler, "İnsan kendi son gününü görmeden nasıl bir hayat yaşadığını hüküm vermemeli" sözüyle filmin felsefi derinliğini özetlerken, Mine Çayıroğlu, karakterinin direncini ve ailenin birliğini savunmasını övdü.

Kesilmiş Bir Ağaç Gibi

Yönetmen Tunç Davut, senarist Sinem Altındağ, oyuncular Dilan Düzgüner, Feyyaz Duman ve Ceren Taşçı’nın katıldığı söyleşide, film, çekirdek ailenin parçalanması ve göçmen bakıcılarla kurulan ilişkiler üzerinden çöken bir orta sınıf portresi çizdi.

Yönetmen Davut, filmin temelinde “çekirdek ailenin parçalanması”nın ve “çöken bir orta sınıf aile yapısı”nın yattığını belirterek, öyküyü kurarken sinemacının "kendimize dönüp bakaraktan" öyküyü kurma zorunluluğu ile hareket ettiklerini anlattı. Film, bir göçmen öyküsünden çok, bakıcılar ve çalışanlarla kurulan ilişki üzerinden toplumsal vicdanı sorgulamaya odaklanıyor.

Davut, konunun dengeli bir şekilde ele alınması için sınıfsal bakış açısının önemine dikkat çekti: "Sınıfsal bakarsanız eğer bir meseleye... daha temiz bakıyorsunuz". Yönetmen, toplumsal koşulların insanları yalan söylemeye itebileceğini, ancak sınıfsal bakışın, göçmenlerle kurulan hassas ilişkilerdeki etik durumu dengelemede yardımcı olduğunu savundu.

Filmin sonuyla ilgili gelen eleştirilere yanıt veren Davut, Suriyeli çocuk oyuncuların Mersin'den seçildiği bilgisini paylaştı. Filmin finalini bilinçli olarak belirsiz bıraktıklarını ve izleyicinin bu belirsizlik üzerinden kendi yorumunu yapmasını amaçladıklarını sözlerine ekledi.